Pamuk Annem

84 yaşında. Muhacir evlerine yerleştiğinden bu yana 66 yıl geçmiş.

Rahmetli Menderes vermiş arsayı. Babasıyla beraber yapmışlar evlerini. Tek katlı. İki oda. Banyo ve mutfak çok mütevazi. Tuvaleti bahçede. Hâlâ nasıl boya yaptığını, kiremitleri nasıl döşediğini hatırlıyor. 

Babası at arabacısıymış. Ben tanıyamadım. Hanımın sevgili dedesi. Kum taşırmış. Sabah erkenden yola çıkar, rızkını ararmış. Köşe başına kadar torununu götürür, 3 kuruş 5 kuruş şeker sakız parası verirmiş. Dede, atını kimselere emanet etmezmiş. Öyle ya. Kendi alınteri ile eve çalışan bir emekçi.

Unutamamış Pamuk annem babacığını. Hatıralarını sıralar da sıralar. Gözler buğulu.

-Babacım benim. Onu seviyorum.

Bu cümleyi tekrarlamak çok hoşuna gidiyor olmalı; gözleri yaşarıyor. 

-O benim canım.

Sanki karşısında ve kulağına fıdıldıyor. Sağlığında söyleyememiş, belli. O senelerde ayıpmış birine sevdiğini söylemek.

-Hem halim, hem selimdi.

Bir gurur kokusu kulaklara çalınıyor.

İstanbul Gaziosmanpaşa Kartepe’deymiş mekânları; göçmen evleri. Şimdi bile herkes öyle bilir. Gerçekten kar çok yağarmış. Hepsi yıkılmış. Sevimli evler, biçimsizleriyle değişmiş. Saadet kokusu, para kokusuna mağlup olmuş.

-Canım babam. Seni çok seviyorum. Seviyorum…

10 kez bile belki az. İçinden ne çok tekrar ediyordur. Ne özlem.

Vefat edeli olmuş kırk yıl. Diyor ki; 

-Gidemedim bugün.

Kaç kez kabrine gidip dua ettik. Kabul edemiyor vefatını; burnunda tütüyor belli.

-Canım babacığım.

Zaten severdim at arabacılarını. Şimdi daha çok seviyorum. Yumuşak huylu biriymiş. Rahmetler olsun. Adı Nuri.

Bugünlerde işler değişti. Evine gitme derdine düştü. Hani o bacasından duman değil şefkat fışkıran ev. Göçmenlere ait olanından.

-İstanbul’da evim var. Bekler beni kocam. Bursa’da ne işim var benim. Aldınız getirdiniz kaldım buralarda. Kocam açtır, açıktır. Atletini bulamaz. Havlusu kirlenmiştir…

Gurbet acısını hissediyor. Yalansız.

Öleli otuz sene olmuş kocası. Unutmak istemediği, saçlarını savurarak önünden geçtiği ilk gün. O gün vurulmuş kocası. Aşk ateşi dağlamış adamı.

Vazgeçmesi imkansız. Fronto-temporal lob atrofisi var MRI’de.

Demans.

Beyninin küçülmesinden mi, yoksa özlemin derinliğinden mi bilemedim. Hangisi daha güçlü; hangisi daha kavi; tutsun götürsün onu?

Vazgeç tuşu silinmiş.

3 yaşında kızımız oldı. Çok şirin. Çok mutlu. Yeterki evi, kocası, babası aklına düşmesin.

Pamuk annem.

Asla vazgeçmiyor. Sevimli ve mutlu bir bakışla;

-Yıkılalı yıllar olmuş evine gidecek.

Evimizin onur misafiri. Çıkıp gitmesine razı değiliz. Terk etmiyor.

Pamuk annemizi seviyoruz. Yaradanın bize hediyesi.

Yorum bırakın